“YANLI BİLİRKİŞİLERİN RAPORUYLA BAŞLADI HUKUKSUZLUK SÜRECİ”
“8 Temmuz 2018 yılında Çorlu’da yedisi çocuk, 25 canımızı göz göre göre gelen bir ihmal cinayetinde kaybettik. Biz aileler olarak tam 6 yıldır bir hak mücadelesi veriyoruz. Olay gecesi cenazelerimiz kaldırılmadan olay yerine getirilen yanlı bilirkişilerin hazırlamış olduğu bir bilirkişi raporuyla başladı bu hukuksuzluk süreci. Yanlı bilirkişiler diyoruz çünkü bu kişilerin, yani bu bilirkişi raporunu hazırlayan bilirkişilerin Ulaştırma Bakanlığı’yla ve Devlet Demiryolları’yla ticari ilişkileri vardı, onlara hizmet veriyorlardı. Onların hazırladığı bu rapora istinaden de hazırlanan iddianamede ne yazık ki 4 alt düzey memurun yargılanma kararı çıktı. ve biz aileler olarak 4 yıl boyunca bu 4 alt düzey memurun yargılanma sürecini izledik. Bizi yargı karşısında yıllarca oyalayan bir savcıyla karşı karşıya kaldık. Hakkında suç duyurusunda bulunduk, henüz bir işlem yapılmadı ama dava dosyasından el çektirildi. Yerine yeni bir savcı atandı. Yerine atanan savcının tüm yeni bilimsel raporlara rağmen dosyayı Adli Tıp Kurumu’na yolladığını gördük ve katliama yeniden afet dedirtmek istediğini anladık. Vazgeçmedik ve yeni atanan bilirkişilerle birlikte dosyayla 9 yeni sanık daha eklendi. Fakat bu sanıklar da yine Devlet Demiryolları’nın belirli bir kademesinde kaldı. Ne yazık ki Devlet Demiryolları’nın üst yönetimine, bu davayı ulaştıramadık. Sanıkların vermiş olduğu bütün ifadelerde ve verilen tüm bilimsel raporlarda Devlet Demiryolları yönetiminin Genel Müdürü İsa Apaydın, Genel Müdür Yardımcısı Ali İhsan Uygun ve aynı zamanda Ulaştırma Bakanlığı’na kadar giden sorumluluklar zincirinin ne kadar ciddi bir şekilde bu olaya etki ettiğini fark ettik. Fakat bu kişilerden bir kez olsun ifadeleri dahi alınmadı, ne yazık ki hiçbir şekilde bu davaya dahil edilmediler. Tanık olarak bile. Mevcutta yargılanan 13 sanık var. İçlerinde sorumluluğu olan kişiler var, hiç sorumluluğu olmayan kişiler de var. Biz sorumluluğu olan kişilerin bu süre zarfında 6 yıllık süre zarfında ne yazık ki görevlerinden alınmadığını gördük. İstedikleri gibi delillere ulaşabildiklerini, delillere ulaşarak mevcut yönetimle birlikte hukuk toplantısı başlığı altında davayı seyrini değiştirecek ifadeler verdiklerine hepsinin bir ağızdan konuşarak üst yönetimi korumaya çalıştıklarına şahit olduk. Ne yazık ki dediğim gibi görevden alınmadılar. Herhangi bir tutuklu yargılama süreci olmadı.
“TAHAMMÜLÜMÜZ KALMADI”
24 Ocak’tan beri biz bir karar duruşmasını sonuçlanmasıyla bu davanın daha üst mahkemelere taşınma sürecine geçmeyi bekliyoruz. Fakat ne yazık ki bir karar veremiyor. Savcılık ve bununla ilgili olarak işte en son duruşmamızda bir üye hakimin iki günlük bir rapor alması sebebiyle davamız 25 Nisan’a ertelendi. Bizim artık bir tahammülümüz kalmadı. Bu dava burada bitmeyecek. Biz Anayasa Mahkemesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar bu olayı taşıyacağız. Evlatlarımızın ölümüne sebep olan üst düzey yöneticilerin sorumlulukları dahilinde ceza almaları için elimizden geleni yapacağız”
“BİZLER ÇOK YORULDUK, BU SON OLSUN”
Emel ve Derya adlı kardeşleri ile 6 aylık yeğeni Beren’i ve 14 yaşındaki kızı Bihter’i kaybeden Zeliha Bilgin ise “Bu son olsun” diyerek karar beklediklerini belirttti ve şunları söyledi:
“6. yılında, 21. kez, 25 Nisan Perşembe günü yeniden adalet karşısında olacağız. Bu davada 6 yıldır tüm eksiklikleri, ihmalleri her şeyi anlattık. Tek bir şey var artık bu saatten sonra, bu dava aslında emsal teşkil eden bir davadır. Olası kastla sonuçlanması gereken bir davadır. Bilinçli taksirli sonlanıyor. Karar günü beklentim, adil bir yargılama. 3. kez karar duruşmasına şahit olacağız. İki kez açıklanamayan, bitmeyen bir davadan çıktık ve üçüncü kez karar duruşmasına şahit olacağız. İstediğimiz tek bir şey vardı, adil yargılama, gerçek sorumluların cezalandırılması, kimsenin korunmaması, üst düzey yöneticilerin karşımıza sanık olarak çıkmasıydı. Biz bunların hiçbirini göremedik.
Tutuklama çıksın, önümüzden alınsınlar. Şu içimize bir nebze su serpilsin. Bizler çok yorulduk, son olsun istiyorum. Güzel bir yargılama olsun istiyorum. Bizim gibi adalet arayan herkesin hızlı bir şekilde adaleti bulmasını temenni ediyorum. Bizim canlarımız yandı, kimsenin canı bir daha yansımasın”